“Kuru Otlar Üstüne”: Apolitik vs Politik
7 Ekim 2023 Cumartesi
Kuru Otlar Üstüne’de bireysel bir hikâyenin altına politik bir yapı kurmuş yönetmen. Ancak bu politik yapının üzerinden apolitikliğin gölgesi hiç eksilmiyor. Bunu bize filmin karakterlerinden Vahit söylüyor. Hayvanları öldüren birilerinin davranışını “insan oldukları için” diye açıklıyor. Oysa o bölgelerin sorunsalının bunun çok ötesinde olduğunu biliyoruz. Politik tavrını niye hep flu tutuyor, Ankara Garı Katliamı’nı, dağa çıkmayı yalnızca ima ederek, niye hiç adlandırmıyor Nuri Bilge Ceylan?
“Gerçek Rusya Cephede Ukraynalılarla Savaşmıyor!"
5 Ekim 2023 Perşembe
Birçok Rus sessiz kalmayı tercih ediyor. Benzer bir durumda siz olsanız ne yapardınız? Rusları yeterince direnmemekle suçlamak istediğiniz her an kendi çocuklarınızın bakımevinde, kendinizin de hapiste olduğunu düşünün. Yine de her şeye rağmen gösteriler devam ediyor. Evet, muhtemelen nadiren oluyorlar ama sokağa her çıkış büyük bir cesaret eylemi.
Kuru Otlar ya da Ümit Etmenin Yorgunluğu Üstüne
2 Ekim 2023 Pazartesi
Duygusal ve eylemsel sorunların hezeyanına kapılan ana karakterlerin sofistike düşünüş ve eylemselliğiyle beslenen Ceylan sinematografisi bir çözüm olarak gitmeyi, kaotik bir direniş olarak ise kalmayı, yani ihaneti tartışır. Kuru Otlar Üstüne filmi tam da bu noktada Nuri Bilge Ceylan filmografisinin keskin bir yol ayrımı olarak karşımıza çıkıyor.
Ateş Böcekleri Neden Kayboluyor?
21 Eylül 2023 Perşembe
Pier Paolo Pasolini, öldürülmeden dokuz ay önce, 1 Şubat 1975’te kaleme aldığı, daha sonra “Ateş Böcekleri Makalesi” olarak ün salan “İtalya’daki İktidar Boşluğu” adlı makalesinde, ateş böceklerinin, yani baskıya karşı eyleme geçen, direnen siyasal insanların kaybolduklarını ilan ediyordu. Masumiyet yok olmuştu. Hıristiyan demokrat rejim, faşist rejimin devamı olmuş ve hatta onun kötücüllüğünü aşmıştı. Neo-kapitalizm, dönemin entelektüellerini dahi kıskacı altına almış, gencinden yaşlısına herkes rehavete teslim olmuştu.
Bir Araştırma Alanı Olarak Evrim İhtilafı: C. Ozan Ceyhan’ın Eleştirilerine Yanıt
18 Eylül 2023 Pazartesi
Ceyhan’ın bize önerdiği, status quo'nun devam etmesinden başka bir şey değil. Evet kendisinin de dediği gibi status quoyu korumak yapılabilecek en basit, en kolay iş ancak bunun bizi hiçbir yere götürme şansı yok. Karanlığa karşı aydınlık retoriğinin pek sevilen militarist metaforlarına özenecek olursam, bu, herkesin kendi mevziisini korumaya çalıştığı bir siper savaşından başka bir şeyle sonuçlanmaz. Benim önerim ise çoğulcu ve kapsayıcı bir barışa ulaştıracak yolu bulmaya çabalamak.
Yüzüncü Yılında Cumhuriyet Sergileri: Reddi Miras Edenler ve Mirasyediler
11 Eylül 2023 Pazartesi
Cumhuriyet, reddi miras ile sırt dönülecek ya da nostalji ile yad edilip mirası yenecek bir sabit değil, devingen toplumsallığımızın bileşkesidir. Onu konu alan her kitap, her etkinlik, her sergi… Bu bileşkenin içindeki sağaltıcı unsurları gözetmek, yeniden tanımlamak ve onlara alanlar açmak durumundadır. Bugün Cumhuriyet’in yüzüncü yılı vesilesiyle gerçekleştirilen tüm sergilerde eksik olan şimdinin hikâyesini kurmayı başaramamalarıdır.
Hafızanın Kireci ya da Türkiye’de Nürnberg Davası Etkisi
6 Eylül 2023 Çarşamba
Tevfik Rüştü Aras’ın 1944 yılından itibaren, ağırlıklı olarak dış politika ve başka ülkelerde gelişen olaylar üzerine kaleme aldığı yazıların detaylı bir okuması yapıldığında ne Nürnberg yargılamalarından ne de soykırımdan bahis geçer. Türkiye basınında o tarihlerde, uzun süre baş sayfaya taşınan bu yargılamalar hakkında Tevfik Rüştü’nün hiç kalem oynatmaması ilginç.
Orman Yangınlarından 6 Şubat Depremi’ne Ekokırım
1 Eylül 2023 Cuma
Dünya çapındaki yapısal süreçlerin ve onların yer yer kendiliğinden, yer yer bilinçli ideolojisi olan liberalizmin zihinlerde yarattığı tahribatı tamir etmek için son birkaç yüz yıldır girilen doğa düşmanı rotanın bilimsel teşhiri kadar, buna karşı nasıl örgütlenileceğinin sosyal bilimini de geliştirmek zorundayız. Yoksa her 6 Şubat’tan sonra boş bir “seçim zaferi” beklentisi, ardından da “cahil halk” nefreti “doğal felaket”ler olarak kendini tekrarlayacaktır.
Yeniden Refah ve 2023 Seçimleri: Yeniden Refah Partisi Nereden ve Nasıl Yükseldi?
29 Ağustos 2023 Salı
2023 Meclis seçimlerinde ortaya çıkan tablo, eriyen AK Parti oylarının merkez sağdan ziyade radikal sağa kaydığını ve yeni siyasi hattın merkezin çok daha sağında oluştuğunu bizlere gösteriyor. Yeniden Refah Partisi’nin siyasi yükselişi de Türkiye’nin gelecek döneminde İslâmcı radikal sağ partilerin AK Parti’nin eriyen tabanını kendine çekebildiğini ve geleneksel anlamda bir merkez sağ parti talebinin çok da ses getirmediğini gözler önüne seriyor.
Sessizlik Sarmalı: 28 Ağustos 1952 İzmir Tütün Deposu Yangını
28 Ağustos 2023 Pazartesi
Ölüler, Kokluca mezarlığına, bando mızıka ile defnedilir ve dönemin belediye başkanı, mezar başında şunları söyler: ''Dinimiz, her işte bir hayır arar. Mübarek Kurban Bayramı arifesinde meydana gelen bu hazin vakayı da, İzmir'in başına gelebilecek bir hadiseyi önlemek için İzmir'in feda ettiği kurbanlar şeklinde kabul etmek doğru olur. Hepinize baş sağlığı dilerim.''
Diktatörlüğün Acı Mantığı: Prigojin’in Sonu
27 Ağustos 2023 Pazar
Kaçınılmaz görünen sonuç Prigojin’in kaderinin iki ay önce mühürlendiği yönünde. Kazanın nedeni ne olursa olsun, Putin’in dalkavuk ve dostlar ordusunun mesajı alacakları kesin: Prigojin’in ustası olduğu yaltaklanma; Kremlin’e yiyecek tedariki veya özel bir orduyu yönetmekle geçen uzun ve sadık bir hizmet geçmişi bile lidere ihanet edenleri korumak için yeterli olmayacaktır.
Çanakkale’de “Bir Çağ Yangını”
25 Ağustos 2023 Cuma
Yok edilen zeytinlikler, üzüm bağları, şeftali bahçeleri, kavun karpuz tarlaları, sökülmüş çam ağaçları üzerinde inşa edilen beton blokların gittikçe yayılması da doğaya karşı bir savaş değil miydi? Doğanın varlık ve verimlilik alanını daraltarak onu geriletme savaşı değil miydi? Kontrolsüzce imara açılan ormanlar, zeytinlikler ve tarlalar… Resmî makamların “henüz kontrol altına alınamayan orman yangını sebebiyle vatandaşlarımızın güvenliği için…” diye başlayan kuru, gerçeklikten uzak cümleler kurması da bununla ironik bir benzerlik taşımıyor muydu?
Cornell H. Fleischer’ın Ardından
23 Ağustos 2023 Çarşamba
Cornell Fleischer’ı yalnızca bir Osmanlı tarihçisi değil, aynı zamanda bir İslâm ve Avrupa/Akdeniz tarihçisi yapan şey, çalıştığı konulara geniş bir perspektiften yaklaşabilmesini sağlayan vizyonu, olağanüstü dil becerisi ve farklı dillerde ve biçimlerde yazılmış çok çeşitli kaynağı kullanma maharetiydi. Gerçekten de Cornell Fleischer, 1980’lerin sonundan günümüze değin yürüttüğü araştırmalar, yayımladığı çalışmalar ve yetiştirdiği tarihçilerle (ki hemen hemen tamamı ABD, Avrupa ve Türkiye’nin kalburüstü kurumlarında mesleklerini icra ediyor) erken modern Osmanlı deneyiminin hem İslâm hem de Avrupa/Akdeniz tarihi içinde ele alınması gerektiğini gösterdi.
Antakya Tarihî Dokusunu Kaybediyoruz!
15 Ağustos 2023 Salı
Antakya kentsel sit alanı, sokakları, caddeleri, meydanları, çarşıları, mahalleleri, dinî, sivil ve kamu yapıları ile özgün yapısına uygun olarak ayağa kaldırılmalı, bunların özgün kullanıcıları, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatı ile yaşatılmalıdır. Bu ülkemiz ve dünya kültür mirası için olduğu kadar Antakya halkı, Antakyalı kimliği ve aidiyeti için bir borçtur.
“Barbie”: Bloch’tan Jameson’a İyimser Bir Okuma
13 Ağustos 2023 Pazar
Kültürü, kurumları ve hatta klişeleşmiş pratikleriyle tamamen erkek dünyasına dönüşmüş olan Barbie diyarını geri almak için bu ataerkil distopyanın kadınlara verdiği zararın ifşası ve buna bağlı olarak kazanılabilecek bir feminist bilinç farkındalığı gerekir. Yani Barbie diyarının kurtuluş reçetesi, Jameson’ın işaret ettiği ütopyanın çelişkileri açığa çıkaran negatif işlevinden Bloch’un bu çelişkileri daha iyi bir geleceğin kurulması yolunda seferber edilmesindeki militan iyimserliğine uzanan bir hatta karşılık gelir.
Oppenheimer: Hollywood Aracılığıyla Sistemin Tarihi Temize Çekme Çabası
13 Ağustos 2023 Pazar
Yaptıklarının sonuçları ortada olsa da, Oppenheimer’ı, özellikle soruşturma sahneleriyle bir kurbana dönüştürmeye çalışan (McCarthy döneminde yaratılan komünizm paranoyasıyla, çok daha ağır zulümlere uğrayan, Rosenbergler gibi idama gönderilenler olduğunu hatırlamak gerek elbette) Christopher Nolan’ın, Hollywood sinemasının hep yaptığı gibi, tarihi temize çekmeye çalıştığını söylemek yanlış olmaz sanırım.
“Indiana Jones”, “Barbie” ve “Oppenheimer”: Gerçeğe Kim Tahammül Edemez?
12 Ağustos 2023 Cumartesi
Sıradan günlük yaşam için “yeni klişeler” yaratmak en zor görev ve belki de ilerlemenin en güvenilir ölçüsüdür. Barbie ve Ken’in başarısız olduğu yer burasıdır: Sadece ütopik Barbie Ülkesi'nin dışında acımasız bir gerçeklik olduğunu fark etmekle kalmazlar, aynı zamanda ütopik ülkelerinin bu acımasız gerçekliğin bir parçası olduğunu ve onun en kötü özelliklerini meşrulaştırmaya hizmet ettiğini de fark etmek zorunda kalırlar.
"Tarih Mezarda Başlar"
10 Ağustos 2023 Perşembe
Sömürgeci afazide, eylemin sorumluluğunu başka bir tarafa, özellikle ‘’düşman’’ olarak tanımlanan tarafa devretme ‘’alışkanlığı’’ da önemli bir yer tutuyor. Örneğin, Bahribaba Parkı dolaylarındaki inşaatlarda Cumhuriyet rejimi tarafından kullanılan mezar taşlarını tartışmayıp, İzmir Kız Lisesi’nin duvarlarındaki mezar taşlarının ‘’Yunan işgali’’ döneminde yerleştirildiğini söyleyerek tartışmadan çekilen ‘’aydınların’’, birçok konuda olduğu gibi, bilinçli ve taraflı bir tarih okuması yaptıkları görülüyor.
Baudrillard, Salazar Diktası ve Kırsalda Estetik (II)
9 Ağustos 2023 Çarşamba
“Çevre duyarlılığı” ve bu duyarlılığa konu olan sorunlardan söz ederken, şehirlerin karmaşık problemlerini ayrı tutmak gerekir; ben burada şehirlerde de var olan ancak kırsalda göze daha çok batan “olgular” üzerinde duracağım. Göze batması, kırsal alandaki nüfusun seyrekliğinden kaynaklanır: insan müdahalesinin nispeten az olduğu bu alana insan tarafından yapılan her müdahalenin daha fazla dikkat çekmesi tabiidir.
Baudrillard, Salazar Diktası ve Kırsalda Estetik (I)
8 Ağustos 2023 Salı
Baudrillard’ın Portekiz bağlamında kastettiği, diktatörlükle çevre estetiğinin düz orantılı şekilde bağlantılı olduğuydu: Salazar rejimi siyasete giren “büyük konular”ı yasaklarken, estetiğe giren “küçük konular”ın önünü açmış, ya da konuşulacak ve işlenecek tüm konular ister istemez estetiğin mecrasına akmış, orada sıkışıp kalmışlardı. “Tek adam yönetimi” altında diktatörlüğe benzer bir alâmete doğru adım adım yaklaştığımız şu günlerde, Fransız filozofun bu tespiti zihnimi yoklamaya başladı.
Terzi
4 Ağustos 2023 Cuma
Terzi, naif bir dizi değil. Çünkü günümüz eğlence sektöründe neyin iş yaptığını biliyor ve Kırmızı Oda’larla başlayan modanın tuttuğunu fark ederek Peyami’nin çocukluk travmalarını psikanalitik kötü bir okuma ile başımıza boca ediyor. Benzer biçimde kapitalizmin meta çılgınlığının her birimizi ezdiğini, ruhumuzu çoraklaştırıp hepimizi anlamsızlığa gömdüğünü görerek sufiliğin ve dervişliğin yolunu hepimize salık veriyor.
Lâtif Bir Lütuf yahut Talâttuf:  “Hekimlik Sanatları”
1 Ağustos 2023 Salı
Titreştirdiği, fokurdattığı dünyaların otokton öykülerinin takipçisi olarak, göz kırpan kamaşmalar halinde bir boşluğu ışıklandıran Dr. Kesal… “Yaşam oburluğu” dediği (s. 37) iştahıyla, taşra rapsodisinin dirimsel virtüözü. Tıpkı demli ve kekre bir çay gibi bir tür nazik ikram, o meyanda kararlı bir vakar eşliğinde: Lâtif bir lütuf olarak talâttuf işte.
Neoliberalizm ve Türkiye’nin Seçimleri Üzerine Bir Deneme
28 Temmuz 2023 Cuma
Ezcümle, muhalefet seçimleri, apolitik iktisadi reçeteleri içselleştirerek, “merkez bankası bağımsız olacak” gibi toplumda somut hiçbir karşılığı bulunmayan vaatlerle, toplumun politizasyonundan kaçınarak, en nihayetinde neoliberalizmden kopamayarak, göz göre göre kaybetmiştir. Toplumun istenci ve baskılamasıyla seçim döneminde “artık susmayan yorgun demokrat” görüntüsü veren ana akım muhalefet, yenilgiyle beraber hızla seçim öncesi sessizliğine ve parti içi hizip mücadelelerine dönmüş görünüyor.
Türkiye’de Savunma Sanayii ile Otoriter Rejim İlişkisi
26 Temmuz 2023 Çarşamba
Hem TSKGV’nin hem de SSDF’nin bürokratik olarak cumhurbaşkanına bağlı olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda sektörün finansal kaynakları üzerindeki yegâne yetkinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olduğu görülüyor. Özetlemek gerekirse, cumhurbaşkanından SSDF’ye, SSDF’den de KOBİ’lere yukarıdan aşağıya yeni bir dağıtım mekanizması yaratılmış durumda. KOBİ’lerin sektöre eklemlenmesinde SSDF’nin önemi düşünüldüğünde Türkiye’nin politik ekonomisinde Erdoğan rejimi ile KOBİ’ler arasında yeni bir bağımlılık ilişkisi oluştuğunu iddia etmek mümkün.